Erzurum Şeyhler Külliyesi; "Cami, Güneş Saati, Medrese, Hamam, Çeşme"



Erzurum Şeyhler Külliyesi şehir merkezinde bulunduğu mahalleye adını vermiş,  cami,  medrese,  mektep,  kütüphane,  han,  hamam,  türbe ve çeşmeden teşekkül etmiş bir XVIII. yüzyıl Osmanlı Külliyesidir. 

Ancak külliyenin mektebi ve hanı günümüze ulaşamamıştır. Külliyeyi oluşturan yapılar topluluğu bir avlu çevresinde simetrik bir yerleşim göstermeyip, caminin yakın çevresine dağılmış durumdadırlar.


Şeyhler Camii:
Caminin yapım tarihiyle ilgili herhangi bir kitabesi yoktur. Kaynaklara göre Karabağ’dan Erzurum’a göç eden Seyit Mehmet’in oğlu Mehmet Habip bu günkü caminin bulunduğu yere 1132 H.1719 M. tarihinde ahşap minareli kerpiç bir cami yaptırmıştır. Mehmet Nusret ve Konyalı bu caminin Habip Mehmet Efendi tarafından yıktırılarak 1181 H. 1767 M. tarihinde inşa ettirilmiş olduğunu belirtmektedir


Şeyhler Cami Osmanlı dönemi klasik tipteki tek kubbeli camilerin özelliklerini taşır. Kare planlı tek kubbeli olan caminin, kuzey cephesinde üç gözlü son cemaat yeri bulunmaktadır.

Caminin kuzeyinde mevcut olan ve vakfiyesinde belirtilen abdesthanesi değiştirilmiş olarak günümüze ulaşmış,  cami avlusuna birde kanber taşından yeni bir şadırvan yapılmıştır. Kuzey cephedeki giriş kapısı basık kemerli olup, üstte çift sivri kemerle çerçevelenmiş ve yanlarda da iki sütunca ile sınırlanmıştır.

Bunun dışında giriş tamamen bezemesiz ve sadedir. Caminin harim kısmı köşelerde tromplara oturan bir kubbeyle kapatılmıştır. Kubbe dışta sekizgen kasnağa oturur. Caminin içerisinde son dönemlerde yenilenen kalem işleri görülmektedir.  Kuzeyde ahşap mahfile çıkış pencere içerisindeki merdivenden sağlanmıştır.

Caminin taş mihrabı mukarnas kavsaralı olup,  Erzurum’daki diğer Osmanlı dönemi camilerindeki mihrapların yakın bir benzeridir.  Mihraba bitişik konumdaki basit bir düzenlemeye sahip olan ahşap minberdeki işçilik sanatsal bir özellik taşımamakta olup, XX. yüzyıl eseridir.


Kuzeybatı cephede yer alan taş minare beden duvarları üzerinde yükselen kare kaideli, silindirik gövdeli, tek şerefeli kesme taş bir minaredir. Minarenin girişi cami içerisinden düzenlenmiştir.  Kuzeybatı köşedeki pencere açıkığından girilen ve duvar içerisine yerleştirilen merdivenlerden minareye çıkılmaktadır. Minarenin kaidesinde, beden duvarları üzerinde güneye açılan bir girişi daha vardır. 


Minarenin güney yönünde papuçluğun hemen üzerine gövdenin alt kısmına yerleştirilen Güneş Saati, 0.85 m. yükseklikte 0.71 m. genişliğinde kanber taşı üzerine işlenmiştir. Minareye sonradan bir perçinle tutturulan saatin alt kısmında “Eser-i Fehim. Sene 1185” yazılıdır. Yazıta göre 1185 H. - 1771 M. yılında Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın oğlu Fehim tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır

Şeyhler Medresesi


Şeyhler Mahallesinde,  Şeyhler Camiinin 28 metre batısındadır. Medrese giriş kapısı üzerindeki kitabesinde 1174 H. - 1760 M. yılında Müftü Şeyh Mustafa Efendi tarafından yaptırıldığı kayıtlıdır.

Mermer üzerine sülüs ile yazılmış dört satırlık kitabe metni şu şekildedir;


“Müft-ül-enam-is-seyyit-il-Mevlâ hüv-eş-şeyh Mustafa Tahsil-i ilme medrese yabtırdı ba sıdk-isafa Muhkem bina kıldı bunu Allah için ol pür-vefa Vahidle di tarihini hazihi hüna dar-üs-sefa”


Habip Mehmed Efendinin Şeyhler Mahallesi’nde inşa ettirdiği mektep ve medrese ile eğitim, öğretimi başlattığı, bu faaliyetin oğulları ve torunları tarafından sürdürüldüğü Medresenin  (Dâru’s  safâ  Medresesi) Vakfiyesinden anlaşılmaktadır.

Babası ve dedesi gibi kendisi de Erzurum Müftüsü olan Şeyh Mustafa Efendi, babası tarafından başlatılan bu vakfı güçlendirerek devam ettirmiştir. Zengin olduğu anlaşılan Mustafa Efendi’nin yaptığı vakıflar arasında 10 değirmen ve marangozhanenin bulunduğu, bu vakıflardan elde edilen gelirlerin medrese ve mektebin yakıtı, aydınlatılması, öğrencilerin her türlü masrafları ve bunlara bağlı çeşme ile abdesthanenin giderlerine tahsis edildiği anlaşılmaktadır

Dini ve müsbet ilimlerin okutulduğu Şeyhler Medresesi dikdörtgen planlı bir avlunun etrafında sıralanan güneyde ve batıda üç, kuzeyde dört, doğuda iki olmak üzere on iki odadan oluşmaktadır.

Medreseye giriş  doğu  cephesinde  açılan,  düz  atkıtaşlı  sade  bir  kapı  ile sağlanır.  Medresenin yaptıranı ve tarihi bu kapı üzerine yerleştirilen mermer
Kitabede kayıtlıdır.

Açık avlulu dikdörtgen planlı medrese avlusunda revak yoktur. Odalar farklı boyutlarda olup, avlunun dört yanında sıralanan bir düzenleme gösterirler.  Doğu,  batı ve güney cephelerinde odaların avluya açılan düz atkılı dikdörtgen birer pencereleri ve kapıları vardır. Ayrıca pencerelerin üzerinde mazgal açıklıklar bulunur.
 
Medresenin avluya açılan odaların dış cepheye bağlantısı olmayıp, sadece avluya açılırlar.  Yalnız kuzeybatı köşe odasının batı duvarında sonradan açılmış dikdörtgen bir penceresi bulunmaktadır. Odaların bazılarının içerisinde iki,  bazılarının  dört  niş  yerleştirilmiştir. 

Şeyhler Kütüphanesi:
Kütüphane medresenin içinde oluşturulmuştur.  Orijinalinde oniki odalı olan medresenin güney tarafa yerleştirilen üç odadan,  güneybatı köşesindeki iki hücre sonradan birleştirilmiş ve günümüze on bir hücreli olarak ulaşmıştır.  Bu odaların birleştirilme gerekçesi ise medresenin inşasından sonra,  ihtiyaç üzerine kütüphaneye dönüştürülmüş olmasıdır. Çünkü 1737 tarihinde kurulan 145 kitaba sahip bu kütüphanenin,  Habip Mehmet Efendi tarafından kurulduğu belirtilse de Habip Efendi’nin medreselere yapmış olduğu vakıflar arasında kütüphane kaydı yoktur. M. Nusret Habip Mehmed Efendi kütüphanesinin; “Bu  risale  ahfâdının kütüphanesinde    Harb-i  Umûmi’ye  kadar  mahfûz  idi.” ibaresinden kütüphanenin varlığı anlaşılmaktadır.

Kendisi tarafından ayrı bir kütüphane yapısının inşa edilmediği,  ancak sonradan torunları tarafından Habip Efendinin adıyla medrese içerisinde güneybatı köşedeki iki hücrenin birleştirilmesi ile bir kütüphanenin oluşturulduğunu söyleyebiliriz.

Şeyhler Hamamı:


Şeyhler Mahallesinde,  Şeyhler Camiinin kuzey batısında, medresenin kuzeyinde bulunmaktadır. Şeyhler Camiinin vakfı olan yapı, XVIII. yüzyılın ikinci yarısına tarihlendirilmektedir.

Şeyhler Hamamı Erzurum’daki hamamlar içerisinde özelliklerini korumuş örneklerden birisidir.  Soyunmalık, ılıklık,  sıcaklık ve külhan bölümlerinden oluşan tek fonksiyonlu bir hamamdır.

Doğu yönünden caddeye açılan bir kapıdan,  içerisinde Külhanbaba türbesinin de yer aldığı, üstü ahşap tavanlı bir hol ile hamama girilmektedir. Bu girişten sonra ana eksen üzerinde olan basık kemerli bir giriş ile soyunmalık bölümüne geçilmektedir. 

Küllhancı Baba Türbesi:


Şeyhler Hamamının girişindeki türbe, Şeyhler Mahallesinde ziyaret edilen türbelerden biridir. Üzerinde kitabesi bulunmayan türbe ile ilgili olarak, Evliya Çelebi Seyahatnamesinde XVII.  yüzyıl Erzurum’undan bahsederken, büyük Velilerin türbeleri adlı bölümde Külhani Ahmed Dede’den bahseder. Bu nedenle Osmanlı dönemine ait olduğunu söyleyebiliriz.

Hamamın girişinin solunda dikdörtgen mekânlı küçük bir oda türbeye çevrilmiş ve içerisinde Külhancı Baba yatmaktadır. Basit ve son derece sade olan türbe odasının üzeri,  ahşap kirişlerin kullanıldığı,  düz tavanla örtülüdür. Dışa küçük bir pencereyle açılan türbenin içerisinde bir mezar bulunmaktadır.

Sandukaların üzeri yeşil çuha ile örtülmüştür.  Mimari özelliği bulunmayan türbenin hakkındaki rivayet şöyledir: 
Bu türbede yatan Külhani Baba saray önündeki Şeyhler Hamamının
Külhancısıydı. Bir tek mum ile külhanı ısıtır, haznenin suyunu kaynatırdı.
Hamam sahibi bir gün kendi kendine düşündü:  “Bu adam benden odun istemez, cılgamış (çıra) istemez bu hamamın suyunu acaba ne ile ısıtır?” Bu düşündüklerini Külhani Babaya sorar. Külhani Baba da der ki: “Ağa ne sen sor ne de ben söyleyeyim.”  Hamamcı gece olunca Külhani Babayı takip etmeye karar verir. Gece külhana gelir, bakar ki mum yanıyor, yanında bir post üzerinde Külhani Baba namaz kılıyor. 

Orada hamamcı,  Külhani Babanın sırrına vakıf olunca, Külhancı Baba hemen dünyasını değiştirir. O günden sonra da bu külhanda her gün, gece gündüz mum yakılır.

Şeyhler Camii Çeşmesi:
Şeyhler Camii avlusunun batı duvarının medreseye bakan yüzüne yerleştirilmiştir. Üzerinde kitabesi bulunmayan çeşmenin Habip Mehmet
Efendi tarafından 1181 H. 1767 M. yılında şimdiki Şeyhler Camii ile birlikte yaptırıldığını söylemek mümkündür. Zira Mustafa Efendinin yaptığı vakıflar arasında çeşme ve abdesthaneden bahsedilmektedir.

Erzurum’da inşa edilen ve ilk yapımıyla günümüze ulaşan orijinal çeşmelerden biridir. Caminin bahçe duvarına yerleştirilen çeşme sivri kemerli bir nişe sahip ve dikdörtgen boyutlardadır.  Niş ortasında bir tas yuvası bulunan çeşmenin suyu akmamaktadır.  Üstte profilli saçak kısmı yer alır.  Tek lülesinin olduğu görülen çeşme,  tümüyle sağlamdır.  Düzgün kesme taş malzemeden inşa edilmiştir.  Günümüzde suyu akmamaktadır.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder