Atlı cirit, güreş, binicilik gibi Atayurt'tan Anadolu'ya taşınan geleneksel sporların en fazla ilgi gördüğü illerin en başında Erzurumgelmektedir.Cirit,Arapça "cılınd" kelimesinden Türkçeye geçmiştir. Erzurum da cirit'e halk arasında "cılıt" denilmektedir.
Ata sporumuz cirit Erzurum'dan başka Kars, Bayburt, Uşak ve Konya'da da halen yaşatılmaktadır.
Erdal Güzel
Türk'ün savaş yeteneğinin sergilendiği bir spor olancirit , Sultan Alpaslan'ın Anadolu kapılarını Türklere açtığı günden beri Erzurum'da oynanmaktadır.
1.Dünya Savaşı öncesinde Erzurum da Vilayet Sıhhiye Müfettişliği görevinde bulunan Dr.ŞerifSoylu,kaleme aldığı "Erzurum Vilâyeti Sıhhi ve İctimaî Coğrafyası" isimli kitabında "Erzurum Vilâyeti mevkii itibarıyla yüksek ve yaylamsı olmak hasebiyle, âb ve havası latif ve meralarının kesreti münasebetiyle ahalinin at beslemek öteden beri adetleridir.Bucihetden her Osmanlı;bahadırlık,yiğitlik,şecaatibrâzı için bâ husus beyn-el aşâir daha ziyade cirit ve kargı oynamak gibi merakları vardır.Nefs-i Erzurum'da ve civar kurâsında hatta bazı kazâlardan bile ilk baharda her Cuma günleri kendine ve esebine güvenen birçok babayiğit ve dilaverler Erzurum'un Kars ve İstanbul Kapıları civarında vaki vasi cirit meydanlarında davul zurna terennüm-saz olduğu halde büyük,küçük çoluk çocuk,fevç fevç giderek bir ıctimâ-ı umûmî vukuuyla bir halka teşkil ederek eseb-süvar bulunup cirit oynayanları seyr ve temaşa ederler.Ve cirit oynayanlar bittabi yekdiğerine değnek atmakda kusur etmiyorlar.Ciritoynayanlar meyânında baş kırılması, kol çıkması gibi mecruhin nadir değildir?" diyerek cirit hakkında bilgi vermektedir.
Spor eğitmeni Mustafa Subaşı, 1938 yılında hazırladığı Mesai Raporu'nda ananevî sporların Erzurum'da fazlaca rağbet gördüğünü, bilhassa atlı cirit ve karakucak güreşlerinin şehir halkını kadınlı erkekli alâkalandırdığını, bu oyunların iki ay kadar devam ettiğini ve Kavakkapı'daPazar günleri oynandığını, ilkbaharda havaların ısınmasıyla ve meydanların kurulmasıyla faaliyetlerin başladığını, sahaya yüzden fazla atın geldiğini, at sahiplerinin hem hayvanlarını hem de binicilikleriyle birlikte atıcılıklarını göstermek üzere iki grup halinde cirit oynadıklarını ifade etmektedir.
Dadaşlar'ın büyük ilgi gösterdiği cirit, azmi, cesareti, kahramanlığı, mertliği ve savaşçılığı yansıtan bir spordur.
Fotoğraf: Nihat Kılıçoğluları
Erzurumlu halk ozanı Fuat Çerkezoğlu ciritle ilgili duygularını şöyle ifade etmiştir: "Göz atın çağların ta ötesine / Türk olduğu yerde cirit olmaz mı? / Kulak verin tarihlerin sesine / Türk olduğu yerde cirit olmaz mı? ? Ozan, güreş, cirit, ecdat kültürü / Koyduğu yerden al, ileri yürü / Bugünün varlığı dünden ötürü / Türk olduğu yerde cirit olmaz mı? ? Süvariler atlarına binerdi / Kırat şahlanınca dorat sinerdi / Ala paça orta yerde dönerdi / Türk olduğu yerde cirit olmaz mı?"
1646 yılı Ağustos ayında Erzurum'a gelen Evliya Çelebi, Seyahatnamesi'nde Erzurum'da asker ve delikanlıların meydanda cirit oynadıklarını, kendisinin de atı ile cirit yerine gittiğini, atını kaçırttığını yakalamak için Eğerli Dağ'a (Palandöken) varıp orada bir yatıra rastladığını ,ciritin İç Kale ile ve hisarların içindeki bayırlarda oynandığını?"yazmıştır.
16 yy.'daHaydari,Özbek ve Kevgiri köylerini yurt tutan Seyit Ahmet Paşa'nın da bu yörelerde cirit oynattığı bilinmektedir.
Fotoğraf: Nihat Kılıçoğluları
Osmanlı döneminde bir hayli ilgi gören atlı sporlara "Cundilik"denilmektedir.İki takım halinde oynanan müsabakalarda takımlar Bamyacılar ve Lahanacılar olarak adlandırılmaktadır. Osmanlı belgelerinde Lahanacılar arasında Erzurumlu Mehmet Ağa ile Erzurumlu İsmail Ağa'nın isimleri geçmektedir. Yavuz Sultan Selim'in Mısır'ı fethinden önce cirit geleneğinin Kıpçak Türkleri arasında sürdürüldüğü bilinmektedir. 1522 yılında Mısır'a vali olarak atanan Çerkez Bayri Bey de cirit oynanmasını devam ettirmiştir.
Bu tarihten sonra Osmanlı'da "Mısır ciriti" ve "Harhariciriti" denilen iki çeşit cirit oynanmıştır.
DEVAM EDECEK...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder