Yüksekliği yaklaşık 21 metre olan kulenin, belki de en önemli özelliği, üst kısımda, beyaz taş zemin üzerine tuğla gövdeyi dolanan noktasız, kufi hattı ile yazılmış tek satırlık kitabesidir
Erzurum
Kalesinde yer alan Saat Kulesi, iç kalenin güney batı köşesinde, ana
kaidesi kesme taştan, gövdesi de tuğlayla, zamanında hem Kale Mescidi'nin minaresi hem de gözetleme kulesi amacıyla inşa
edilmiştir. Minare mi’zenesi tahrip olup
üstü yıkılınca Kesik Kule adını almış, sonrasında yıkılan mi’zenenin yerine
yapılan tahta şerefe de harap olunca, kitabenin üstünde ezan okunan kısım tepsi
gibi açıkta kalmış ve minare halk arasında Tepsi Minare adıyla anılmıştır.
Erzurum saat kulesinin (Tepsi Minarenin)1904 yılında ki hali
Yüksekliği yaklaşık 21 metre olan kulenin, belki de en önemli özelliği, üst kısımda, beyaz taş zemin üzerine tuğla gövdeyi dolanan noktasız, kufi hattı ile yazılmış tek satırlık kitabesidir:
“İkbâl
li-Mevlânâ Ziyâ’ed-dîn Kutbu’l-İslâm Nasîrü’d-devle Zahîrü’l-mille
şemsü’l-mülûki ve’l-ümerâ İnanç Baygu Alp Tuğrul Beg Ebi’l-Muzaffer Gazi bin
İbni’l-Kâsım” yazısı yer alan Arapça
kitabe, İbrahim Hakkı Konyalı
tarafından -diğer okunuşlar da dikkate alınarak- Türkçeye çevrilmiştir.
Günümüz
Türkçesiyle Kitabede şunlar yazmaktadır; “İkbal dinin ışığı, İslâm’ın
kutbu, devletin yardımcısı, milletin zahiri, arkası, meliklerin ve emirlerin
güneşi Ebil Kasım oğlu Ebil Muzaffer Gazi İnanç Biygu Alp Tuğrul Bey içindir.”
Minarenin yapım tarihiyle ilgili kesin bir bilgi olmasa
da, Saltuklu şeceresinde ki bilgilere
istinaden, minarenin altında yer alan kitabede adı geçen emirin 1189-1197
yılları arasında hüküm süren Ebu’l Muzaffer Melikşah olduğu ve yapının da o
tarihlerde inşa edildiği” kanaatine varılmıştır. Kitabede geçen diğer isimler, devrin önde
gelen Türk hanedanlarınca kullanılan unvanlardır.
Minareye saat yerleştirilirken, kitabede bazı yerler tahrip olmuş, üstüne saat konduktan sonra da minarenin yaşayan ve yaygın adı Saat Kulesi olmuştur.
Saatin kuleye ilk
defa ne zaman konduğuna dair kesin bir bilgi yoktur. Bazı kaynaklar,
minareye ilk olarak 1848, ikinci kez de
1881 yılında saatin yerleştirildiğini yazmaktadır. Ancak Riter’in seyahatnamesinde, 1843 yılından önce de kulede bir çalar
saatin var olduğu söylenmektedir. Denilene göre, Ruslar, Kırım Harbi’nde saati söküp götürmüş, bunun üzerine İngiltere,
1877 Londra yapımı bugünkü saati hediye etmiştir. (İbrahim Hakkı Konyalı,
bu olayı 1957’de saatçi Yaşar Bektaş’tan dinlediğini ifade etmiştir.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder